AYASOFYA-İ KEBİR CAMİ-İ ŞERİFİ

Fotoğraf
Video

Ayasofya Camii, dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer alır. Yapı; mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği ile mimari ve sanatsal açıdan dünya çapında bir üne sahiptir. Bu muazzam eser Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yapmış olduğu en büyük kilise olup aynı yerde üç kez inşa edilmiştir. 916 yıl kilise olarak ibadete açık olan yapı, Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te İstanbul’u fethetmesiyle camiye çevrilmiştir. Fetihten hemen sonra yapı güçlendirilerek en iyi şekilde korunmuş ve Osmanlı Döneminde yapılan ilaveleri ile cami olarak varlığını sürdürmüştür. 16’ncı ve 17’nci yüzyıllarda, caminin içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü ve maksureler eklenmiştir.

Yapıdaki en önemli Osmanlı eklentilerinden birisi Sultan I. Mahmud tarafından 1739 yılında yaptırılan kütüphanedir. Kütüphane, okuma salonu, Hazine-i Kutub (kitapların korunduğu oda) ve bu iki bölümün arasındaki koridordan oluşur. Kütüphanede 16,17 ve 18’inci yüzyıllara ait İznik, Kütahya, Tekfur Sarayı çinileri bir arada kullanılmıştır. Hazine-i Kutub’daki 16’ncı yüzyıl İznik çinileriyle, koridorda aynı yüzyıla ait bahar açmış çiçek dalları kompozisyonu, Türk çini sanatının en güzel örnekleridir.

Ayasofya Camii 1934 yılında müzeye dönüştürülmüş ve 2020 yılına kadar müze olarak hizmet vermiştir. 2020 yılında ise tekrar cami statüsü kazanmıştır. Ayasofya Camii, sadece bir ibadethane değil, aynı zamanda bir medeniyetin, bir milletin ve bir inancın sembolüdür. Ayasofya Camii, gelecek nesillere miras olarak bırakılan bir hazine niteliğindedir.

Görüş ve Öneri Formu